"NAZİFE TAŞKIRAN'IN HİKAYESİ"
Çok soğuk bir İstanbul sabahıydı, saat 05:30’da Kadıköy’de oto parkın önünden
kalkacak otobüse yetişmek için yollara düşmüştük.
O gün, Cumhuriyet Bayramı’nı önce Silivri’de
kutlayacaktık.
29. Ekim. 2011
Henüz nöbet çadırlarımız şimdiki yerine taşınmamıştı. Duruşma salonunun ve ceza evinin karşısında olduğu için, söylediğimiz marşlar ve türküler cezaevi duvarlarını aşıp, soğuk hücrelerindeki tutsaklarımıza ulaşıyor, onların içlerini ısıtıyordu. Görüş günlerinde veya duruşma salonunda anlattıklarından bizleri duyduklarını biliyorduk.
Silivri’ye her gidişimizde olduğu gibi,
otobüsün burnu virajı dönüp karşımıza “Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü”
tabelası çıkınca otobüsün içini yine hüzünlü bir sessizlik kapladı.
Dışarısı çok soğuktu. Isınmak için nöbet
çadırının içindeki büyük sobanın etrafına toplandık. Epey erken gelmiştik.
Diğer illerden gelen arkadaşlarla hemen sohbete başladık.
Başkent Üniversitesi'nde bir doğum günü kutlaması |
Silivri’de dostluklar çok farklıdır, duygular, düşünceler, isyanlar
aynıdır ve ortaktır. Yeni tanıştığınız
birisiyle sohbet ederken yıllardır arkadaş olduğunuz hissine kapılırsınız ve dayanışmanın en güzelini, yardımlaşmanın en
özelini orada yaşarsınız..
Bir ara, sigara içebilmek için, çadırın
dışına çıktım.
Biraz ilerde, yerde kaldırıma oturmuş, o soğukta gözlerini
ceza evine dikmiş bir hanımın olduğunu fark ettim, yanına yaklaştım. İzmir’den gelmişti..
Evladını son kez göremeyen bir ana, rahmetli Medine Haberal ile |
Hemen dost olduk, gözlerini cezaevi kapısından ayırmadan, ona
ikram ettiğim çayı yudumlarken bana hikayesini anlattı;
Adı Nazife Taşkıran’dı.
“-Haberal hocamla eşimin doktoru olduğu
için tanıştım, eşim üniversite son sınıfta iken böbreklerinden rahatsızlandı.
İstanbul’daydı ve sürekli diyalize giriyordu, sonra Haberal hocanın böbrek
nakli yaptığını duymuştu. 1977 senesinde böbrek nakli ameliyatı oldu.Türkiye'de yapılan ilk böbrek nakli ameliyatların dandı.
Ameliyattan sonra, eşim 2000 senesine
kadar çok sağlıklı bir yaşam sürdü. Kendisi mühendisti, yöneticilik de yaptı.
2000 senesinde karaciğer kanseri oldu. Yaşamımızda Haberal hoca vardı ve onun kontrolünde olduğumuz için hiç
korkmadık. Tümör alınacak yerde olmadığı için, ameliyatta tümör alınamadı. Direkt
o bölgeye kemoterapi uygulandı. Eşimin teşhisi hepatit C idi. Böbrek nakli
olmadan İstanbul’da girdiği dializ makinesinden geçmişti.
Eşine Nazife'nin karaciğerinden alınan parçayla karaciğer nakli ameliyatı yapıldıktan sonra.. |
2004 yılı, Haberal hocam benden alınan
parçayla eşime karaciğer nakli yaptı. Bu çok zor ama, başarılı bir ameliyattı..
2010 yılına, o tutuklanıncaya kadar, eşimin kontrolleri için İzmir’den
Ankara’ya gidiyor ve Haberal hocamın kontrol ve tedavisi ile mutlu ve sevinçli olarak İzmir’e dönüyorduk..
Bu güven ve mutluluk Haberal
tutuklanıncaya kadar sürdü…
Eşim, haberi duyunca, üzüntüden kahroldu
ve ne yazık ki kısa bir süre sonra beyin kanaması geçirdi.
Akabinde beyin ameliyatı oldu. Ameliyattan
sonra bana gözyaşları içinde “hocayı getir” diye yalvardı. O zamana kadar
geçirdiği bunca hastalığa rağmen, eşimin ağladığını hiç görmemiştim. Hastanede
iken telefonla hoca ile konuşur gibi
yapıp, “hoca gelecek” diyerek onu oyalamaya çalışıyordum.
Bunları anlatırken gözlerinden yaşlar
boşanıyordu. “Benimki 35 yıllık bir vefa borcudur. Haberal hoca eşime hayat verdi, bize bir nesil
sundu. O olmasaydı, eşim 25 yaşlarında hayata veda edecekti. Oysa ki, şimdi
neslini sürdürecek, çocukları ve torunları var.”
Silivri-Özgürlük Ormanında Haberal fidanı |
Gözlerim dolmuş, yutkunamaz olmuştum,
tam o sırada bayrak töreni için çağırdılar. Tören sonrası, bizim grup Bağdat
Caddesi'ndeki Cumhuriyet yürüyüşü ile ilgili hazırlıklar için erken dönme kararı
almış, herkes otobüse binmişti. Nazife’ye veda etmeden ayrılmak istemedim.
Onu
bulduğumda sevinç gözyaşları ile bana sarıldı. Elinde Prof. Mehmet Haberal’dan
kendisine yazılmış bir teşekkür mektubu vardı. Avukatları ile göndermişti.
Sevgili Nazife, her duruşmada, İzmir’den,
Silivri’ye geldi, ilk zamanlar Haberal duruşmalara çıkmıyordu, ama o notlarla
ve mesajlarla hep ona moral vermek
istedi.
Bir zamanlar eşinin doktoru olarak O'nun,
onlara moral verdiği gibi..
Nazife'nin ve sevgili eşinin hikayesi bence, aslında Türkiye'de ve dünyada, şifa bekleyen
binlerce hastanın da hikayesiydi, samimi duyguları idi.
İşte bu insanların şifa arayan
duyguları ve umutları, Silivri'de, suçunu bile öğrenemeden yıllarca tutsak edilen Prof. Dr. Haberal'ın özgürlüğünün elinden alınması ile
yıkıldı.
Aslında sadece sayın Haberal değil tüm
hastaları da mahkum edilmişti.
Sevgili Nazife'nin, kar kış, soğuk, sıcak, uzak demeden örnek bir vefa örneği gösterdiğini, her duruşma öncesi bir gün önce geceden yollara düştüğünü ve sayın Haberal'ın tutsaklığının sona ermesiyle çok ama çok mutlu olduğunu biliyorum.
........ve rahmetli sevgili eşinin de bir yerlerden onu gururla izlediğini tahmin ediyorum....