30 Ağustos 2013 Cuma

NAZIM HİKMET - OĞLUMUN DENİZCİ OLMASINI İSTERDİM.........

              
DENİZ BİNBAŞI SAT KOMANDO 
EREN GÜNAY

 “Oğlumun denizci olmasını isterdim….

Deniz sonsuz bir kavga alanıdır.
Deniz kavgacıdır.
Oğlumun kavgacı olmasını isterdim.
En iyi, en temiz, denizde düşünülür.
İsterdim ki oğlum,
Kavga’dan ayrılmadan,
Kavganın içinde düşünen bir adam olsun.
Denizin gözü pek’tir.
Denizcinin de gözü pek,
Denizle yüz be yüz dövüşülür.
İsterdim ki oğlum,
Yüz be yüz dövüşmekten tat alsın.
Diyeceksiniz ki:“İşte bunda halt ettin!
Arkadan bıçak atmasını bilmeyenler,
Bu kara toprak üstünde, kendileri
Sırtlarından bıçak yiyerek devrilirler
İyi ya, işte ben de onun için,
Oğlumun karada kancıkça dövüşen bir bücür değil,
Denizde yüz be yüz dövüşen bir dev olmasını isterdim.”

Nazım Hikmet

68’li okul yıllarında,  Nazım Hikmet imzalı bir şiir  veya  kitap okumak kesinlikle yasaktı. Ama onun  sevdiği kadınlara yazdığı mektuplar, şiirler, vatan özlemi ile yazılan dörtlüklere ulaşmak bizler için  büyük bir tutkuydu. “Nazım” kızlar arasında, gizlice,  elden ele dolaşır, okulun tenha köşelerinde hayranlıkla okunurdu.
“Denizciler” için yazdığı şiirini ise ilk öğretmenlik yıllarımda, İskenderun’da öğrenmiştim.
İskenderun’da okulumuz Akdeniz Bölge Komutanlığı’na komşu olan, tarihi bir binada idi. Deniz subaylarımızı bu vesileyle yakından tanıma imkanım oldu.
Denizciler,  gözüme hep daha sosyal, daha dinamik, daha cana yakın ve daha “şık” görünürdü. Onlar,  toplum içinde de sosyal faaliyetleri ile öne çıkardı. Milli günlerdeki “denizci” etkinlikleri ve fener alayları  göz kamaştırırdı.
Tanıdığım tüm subaylar gibi, denizciler de  karşılıksız  bir vatan  ve millet aşkıyla doluydu. Bir  subay kızı olarak bunu hep yaşamış ve hissetmişimdir.  Çünkü  subay ailesi olmak, her türlü  hasrete ve güçlüklere katlanmak demektir.
İskenderun’da, hayatın tam içinde olan, denizci subaylar beyaz üniformaları ile her yerde dikkat çeker, toplumu etkiler ve hayranlık uyandırırlardı.
İskenderun Yelken kulüpte, yelken sporları ile tanışan minik optimist yelkencilerin de en büyük hayali denizci olmaktı. Anne ve babalar da oğullarının denizci olmasını isterlerdi.
İSTANBUL-BEŞİKTAŞ DEMOKRASİ ANITI ÖNÜNDE SESSİZ ÇIĞLIK EYLEMİNDE 
İşte bu minik denizcilerden,   günümüzün kahramanı, denizci binbaşı Eren Günay’ın  Hasdal cezaevinde olduğunu tesadüfen, yürekli, mücadeleci ve yurtsever bir Atatürk kızı olan sevgili Elif Baykar’dan öğrendim.
Yaşlı hafızamı zorlayarak, kırk yıl öncesine, İskenderun’a gittim. Karşı komşumuzun zeki ve güzel gözlü oğlu, özenle yetiştirilen, terbiyeli ve saygılı minik Eren’i ve ailesini hatırladım. İki kardeş, kızımın oyun arkadaşları idi.
Deniz aşkıyla büyüyen minik Eren’e, bu hüzünlü sonun hiç uymadığını düşündüm, içim acıdı, gözlerimden yaşlar boşandı…
Çocukluğunu ve ailesini yıllar önce  tanıdığım,  kahraman  “tutsak”  binbaşı Eren  Günay  da, küçüklükten itibaren  deniz subayı  olmayı ve vatana  böyle hizmet etmeyi seçmişti. 
Çok sevdiği Türk devletine ve  milletine  hizmet etmeyi görev edinmişti.
Bu uğurda hizmet aşkı ve  hayalleri  vardı….
Atatürk’ü  sevmek, Cumhuriyeti korumak ve yükseltmek… onun hiç vazgeçemeyeceği ideali idi..
Akademiden sonra SAT kursunu  birincilikle bitirmişti. Vatan uğruna yaptığı  başarılı  hizmetler sebebiyle  sayısız nişanlar ve ödüller kazanmıştı..
Genç yaşta, erken terfiler almıştı..
O hizmet aşkı ile yanarken, sahte belgeler ve bilgilerle karanlıklarda  “haince” düzenlenen sinsi komplo işte O’ nu, tam da bu sebeple, yakaladı. 
Tutsak aldı.
O’nu beş  yıldan beri cezaevine kapattı.
Askeri hayattaki güçlükler, engeller ve düşman “O’nu hiç yıldıramazdı ve yıldırmadı da...
Ama sinsice ve haince uğradığı bu komplo O’nu çok üzdü ve acıttı…
Uğradığı vefasızlık onu karmaşık duygulara saldı..
Ve …
O’nu, oğlunun sonsuz  vatan, millet ve hizmet aşkını en yakından bilen,  sevgili annesinden  'üniformasını atmasını veya yakmasını' isteyecek kadar “denizci subay ” aşkından soğuttu.

“VATAN SAĞOLSUN !!”… 


NOT: Sevgili Eren’in, bu haftaki görüş gününde  Elif'le bana gönderdiği Sat Komando t-shirtünü yaşamımda aldığım en değerli armağan  olarak  ömrüm oldukça özenle saklayacağım