4 Mayıs 2013 Cumartesi

BERLİN'DE HAKİMLER VAR !!!!


 SİLİVRİ'DE DE OLMALI.....

“Bilinen bir hikayedir. Bu örnek olay  günümüzde  bütün gelişmiş ülkelerin  hukuk fakültelerinde   anlatılır.”

Prusya Kralı II.  Frederick, Potsdam ormanlarında gezinirken güzel ve  yüksek bir tepeye rastlar. Bu tepeye  görkemli bir saray yaptırmaya karar verir. Fakat tepede eski  bir değirmen de bulunmaktadır. Kral değirmeni satın alarak saray hayalini gerçekleştirmek ister. Fakat  değirmenin sahibi  satışa razı değildir. 
Kral  Büyük Frederick ihtiyar değirmenciyi satışa ikna etmek için, önce değirmene değerinin kat kat üstünde, bir bedel ödemeyi teklif eder.
 Değirmenci Sans-Souci, “Hayır, değirmenim satılık değil, bu  benim tek geçim kaynağım. Burası bana büyük babamdan ve babamdan  miras kaldı. Ben de bu değirmeni  oğluma, ve torunlarıma bırakacağım ” der.
Kral bu cevaba kızar  ve  “ Sen benim Prusya Kralı olduğumu bilmiyor musun ?” diye sorar.
“ Biliyorum, biliyorum” der değirmenci Sans- Souci,
“Sen de benim bu değirmenin tapulu sahibi olduğumu biliyor musun  ?” diye anlamlı bir cevap verir. 
Kral çok öfkelenir..
”Senin tapulu mülkün de   olsa,  ben burayı zorla alacağım. Bakalım  o zaman ne yapacaksın?” der. 
Değirmenci başını kaldırır ve atının üzerinde bütün ihtişamı ile duran Kral’a, sükunet içinde “Sen kralsın ama Berlin’ de hakimler var” der. Ve kralın teklifini sert sözlerle reddeder.
Neticede, ihtiyar değirmenci değirmenini satmaz ve kral da değirmeni zorla alamaz. Değirmenin hemen yanına  sarayını yaptırmak zorunda kalır. Günümüzde tepenin bulunduğu yerde büyük bir saray ve değirmen hala adaletin timsali olarak yan yana durmaktadırlar. 
Kralın değirmene dokunmayarak hemen yanına sarayı yaptırması ile kral ve değirmenci dost olmuşlar ve kral her sabah güne sıcak ekmek kokularıyla uyanmıştır. .

Bu eski  değirmen ve saray “koruma altında”  adalet tarihindeki yerini alır..

Bu hikayeden yıllar sonra, bir Osmanlı heyeti diplomatik ilişkileri geliştirmek için bu topraklara gelirler.  Heyetteki genç bir subay bildiği bu hikayeyi arkadaşlarına anlatır  ve  bu adalet sembolünü görmeyi önerir. Havanın soğuk olmasından yakınan, aslında  o akşamki eğlenceyi düşünen heyetten hiç kimse bu adalet simgesini gidip görmek zahmetine katlanmaz.
Tek kişi hariç !
O genç subay..
 Bu genç subay tek başına gider ve uzun uzun sarayı ve değirmeni seyreder..
İşte her zaman adaletin gücüne inanmış bu genç subay, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün ta kendisidir.
Sunay Akın’dan bu hikayeyi bir televizyon programında izlerken ekrana yansıyan Atatürk portresine özlemle baktım. 
SANS SOUCI SARAYI VE SANS SOUCI'NİN DEĞİRMENİ
O'nu Almanya’da soğuk bir kış gecesi, kaputunun yakalarını kaldırmış,  Postdam’daki sarayı ve değirmeni seyrederken hayal ettim. “Adalet, mülkün temelidir” dediğini işitir gibi oldum…
Ülkesini “medeni ve adil” bir düzene kavuşturmayı hedefleyen Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyetinde, zor da olsa kurulan bağımsız ve adil yargının bu günkü halini, herhalde tahmin bile edemezdi....
Keşke Silivri’ de ve Ankara’da da hakimler olsa ….

SANS SOUCI SARAYI'NDA BİR GEZİNTİ...