Köy enstitülerinin kapatılmasının sebep ve sonuçlarının sıkça gündeme geldiği ve tartışıldığı son zamanlarda, benzer amaçla kurulmuş, çok köklü
ve tarihi bir geçmişi olan Mesleki Teknik Eğitimi de hatırlamak gerektiğini
düşünüyorum.
Atatürk’ün izlerinin yavaş yavaş silinmeye çalışıldığı
günümüzde onun;
Bir toplum daha ziyade aile yoluyla, bilhassa kadın yoluyla kazanılabilir.
sözleriyle yüreklendirdiği öğretmenlerin yetiştiği ve Anadolu'ya dağıldığı, Atatürk tarafından 1934 yılında, eğitimcileri yabancı ülkelerden getirilerek açılan Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu unutulabilir mi ?
Bir toplum daha ziyade aile yoluyla, bilhassa kadın yoluyla kazanılabilir.
Genç öğretmen, Anadolunun içlerine sokulacaksın, oradaki genç
kızları, hatta bunların içinde hiç Türkçe bilmeyenleri toplayacaksın.
Onları, toplumumuzun şartlarına göre yetiştirecek, sonra birer ışık
huzmesi olarak köylere göndereceksin.
Git, memleketin içine gir, dağ köylerine uzan, orada bizden ışık
bekleyen yarının annelerini bulacaksın...
sözleriyle yüreklendirdiği öğretmenlerin yetiştiği ve Anadolu'ya dağıldığı, Atatürk tarafından 1934 yılında, eğitimcileri yabancı ülkelerden getirilerek açılan Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu unutulabilir mi ?
ATATÜRK OKULUMUZDA |
ATATÜRK'ÜN OKULUMUZU ZİYARETLERİ |
Kız Enstitülerinden mezun olduktan sonra dilerseniz, yüksek
kısmına devam ederek, Kız Enstitüsü öğretmeni olabilirdiniz. Ama bunun için
önce merkezi sistem sınavı kazanmanız, sonra da öğretmenler kurulu tarafından
aday gösterilmeniz gerekirdi. Bu aşamalardan sonra sıra Ankara’da okuldaki beş
ayrı dalda yapılan sınavlara gelirdi. Mesleki bilgilerinizin yanı
sıra resimden de sınava girmeli idiniz. Öğretmen olacağınıza
göre, yazınız güzel, çizgileriniz ve
estetik yeteneğiniz de iyi
olmalıydı. Son olarak, mülakat sınavı yapılırdı, giyiminiz, duruşunuz,
ses tonunuz ve hitabet kabiliyetinizle
sınav komitesini “öğretmen adayı" olabileceğinize inandırmanız gerekirdi.
KIZ TEKNİK YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU SIHHIYE-ANKARA 1969 YILINDA SON MEZUNLARINI VEREREK BEŞEVLERE TAŞINDI. |
Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu, DTCF ile Ankara Radyo evinin
arasında, güzel bir mimariye sahip olan, her köşesinde, mezunlarının yığınla anılar
biriktirdiği, çok özel bir okuldu.
Tüm sınavları kazanıp okula tedirgin ve şaşkın bir taşralı
olarak başladığınız gün büyük sınıfların sizleri sevgiyle kucaklaması ile bütün
tedirginliğiniz gider, içinizi telaşlı bir sevinç kaplardı.
Yatakhanede yatağınız, koridorlarda dolabınız hazır olur,
yerleşme telaşından sonra dostluklar başlardı. Yurdun her şehrinden ve yavru
vatan Kıbrıs’tan bir yığın arkadaşınız olurdu birden bire….
Küçük sınıflar sadece cumartesi ve pazar günleri dışarı çıkabilirlerdi. Öyle
olunca sıcacık yatılı okul kardeşliği, yemekhane, kantin ve okul lokalindeki
sohbetlerle kucaklardı sizi.
O yıllar Kıbrıs büyük sorunlar yaşıyordu. Rauf Denktaş'ın
Ankara'da sürgünde olduğu yıllardı. Kıbrıslı arkadaşlarımız kaygı ve üzüntü
ile ailelerinden haber beklerlerdi. Kıbrıs için yapılan miting ve eylemlerde
onları yalnız bırakmaz, yürüyüşlerde, eylemlerde bizler de “Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır
!!!” diye sesimiz kısılıncaya kadar bağırırdık.
CUMHURİYETİN İLK KADIN ÖĞRETMENLERİNDEN REFET ANGIN |
Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerimiz de vardı, Prof Ayşe
Baysal, Köy Enstitüsünden sonra, KTYÖ Okulunu da bitirmiş, eğitimini Amerika’
da tamamladıktan sonra, Hacettepe Üniversitesinde bölüm başkanı olmuştu.
Özellikle Konya- Ermenek şivesi ile anlattığı derslerini zevkle izlerdik.
“sıçan laboratuvarındaki deneylerde” diye başlayarak anlattığı beslenme konuları
hala kulaklarımda.
Resim bölümünün sınıf mevcudu hep çok az olurdu. Bizim
dönemimizde, yanlış hatırlamıyorsam, Türkiye genelinden özenle seçilmiş sadece
13 branş öğrencisi vardı. Okulun “ kule" adı verilen ve döner merdivenle
çıkılan egzotik bir bölümü branş dersi atölyeleri idi. Herkesin, özellikle de küçük sınıfların oraya çıkmasına pek izin verilmezdi. Haftanın belli günleri gelen mankenler çıplak poz verirlerdi çünkü. O gizemli resim atölyesi ülkemizin sanat yaşamına çok değerli ressamlar kazandırdı .
YUGOSLAVYA CUMHURBAŞKANI MAREŞAL TİTO'NUN OKULUMUZU ZİYARETİ |
KIZ VE ERKEK TEKNİK OKULLARI ORTAK SERGİSİNDE CUMHURBAŞKANI CELAL BAYAR (1951) |
SOPHİA LOREN OLGUNLAŞMA ENSTİTÜSÜ MANKENLERİ İLE |
Ev yönetimi ve beslenme bölümündeki öğrenciler üçüncü
sınıfta, altışar kişilik gruplar halinde, dönemin en son teknolojik ev aletleri
ile donatılmış ve dekore edilmiş “modern ev”de bir süre yaşarlar ve uygulama yaparlardı. Evde ziyafetler
verilir, misafir ağırlanır, teknolojinin tüm gelişmiş imkanlarını kullanmayı
öğrenirdik. Atölyede ise, kuzinede yemek
pişirmeyi, ısınmayı öğrenen bizler, modern evde düğmesine basılınca yanan ocakları
kullanmayı da öğrenerek çağa ve geçmişe ayak uydurmayı, yaşamın getireceği
şartlara uyum sağlamayı öğrenirdik.
İyi bir öğretmen, her konuda, bilgi sahibi olmalı, özgür iradesi
ile karar verebilmeli, inandığı fikirleri savunabilmeli, belli bir sosyal ve
kültürel birikime sahip olmalıydı.
Her sene Talebe Cemiyeti seçim kampanyalarında yoğun çalışmalar yapılırdı. Adayların kendilerini ve yönetim kadrolarını tanıtma
çabasıyla renkli bir “ demokrasi şenliği" yaşanırdı.
Okulumuz konferans salonunda genelde diğer üniversite ve
yüksek okulların katılımıyla değişik ve çarpıcı konularda tartışmalar
“münazaralar” yapılır, tezini en iyi
savunan kazanırdı. Aşık Veysel sazıyla, sözüyle konuğumuz olur, Semih Sergen,
Cihan Ünal, Işık Yenersu, Cüneyt Gökçer
gibi ünlü sanatçılar şiir yarışması gecelerimizde konuğumuz, jüri
üyelerimiz olurlardı.
Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu, Askeri Tıbbiye, Siyasal
Bilgiler Fakültesi gibi okullar ile
ortak tiyatro ve folklor çalışmaları yaptığımızı, şiir ve edebiyat geceleri
düzenlediğimizi hatırlıyorum.
Bazı akşamlar, gruplar halinde diğer üniversitelerin
salonlarındaki etkinliklere de katılırdık. Gidecek
öğrencilerin listeleri hazırlanarak Nöbetçi Öğretmene verilir, dönüşte ise imza atarak okula
teslim olunurdu. Etkinliklere katılanlar yatakhanede etkinlikle ilgili
gözlemlerini ve yaşadıklarını anlatırlardı. Ben de ikinci sınıfta DTC
Fakültesinde izlediğim Mevlana gecesinde çok etkilenmiş ve yaşadıklarımı defalarca heyecanla arkadaşlarımla paylaşmıştım.
Şimdi, elimdeki küçük dizüstü bilgisayarımda bu satırları
yazarken, hayatımızda ilk defa bilgisayar gördüğümüz günü hatırlayarak
gülümsüyorum. ODTÜ bahçesinde görmeye gittiğimiz bilgisayar adeta bir oda
büyüklüğünde idi. Hayretle ve merakla izlemiştik.
Ülkenin gençlik hareketlerinde öncü olan ODTÜ
öğrencilerinin Amerikan Büyükelçisi Commer’in arabasını yaktıkları haberini de
set kafeteryanın olduğu gökdelenin, duvarındaki Amerikan Haberler
Merkezi’nin haber panosunda okumuştuk. Çerçeveli cam panonun camları, gençler tarafından, o kadar çok sık
kırılırdı ki, sonunda yetkililer tamir
etmekten bıkarak panoyu kaldırmak zorunda kalmıştı.
Set Kafeterya’da hafta sonları çeşitli üniversitelerin okul
çayları olurdu, o zamanların gökdeleni olduğu için, son kata kadar asansörüne binmek uzaya
çıkmakla eşdeğerdi sanki…
Öğretmenlerimiz
opera ve bale galalarına
bizleri mutlaka götürürlerdi. Galalarda arka sıralarda da olsa, bize yer ayrılır,
bizler de devlet büyüklerini, adını duyduğumuz veya sahnede izlediğimiz sanatçıları,
ünlü isimleri fuayede görme imkanı bulurduk. Tabii galalara giderken özenle
hazırlanmayı da ihmal etmezdik.
Cumartesi günleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın
konserlerini dinler, bu vesileyle konserleri her hafta izleyen İsmet İnönü’yü
de görme imkanı bulurduk. Devlet tiyatrolarının oyunlarını da her gün akşamüstü
çıkma izni olan son sınıf ablaların
ricalarımızla bizler için aldığı biletlerle hayranlıkla izlerdik.
Ankara Meydan Sahnesi ve Ankara Sanat Tiyatrosu sanatçıları
okuldaki tiyatro çalışmalarımızı rejisör ve yönetmen olarak sahneledikleri gibi, oyunlarına bilet
bulmamız konusunda da bize yardımcı olurlardı. Dostlar Tiyatrosu ise
favorimizdi.
İyi bir öğretmen sanatsal
aktivitelerden de bilgi sahibi olmalıydı çünkü…
Okulun son yıllarında Ankara’daki Kız Enstitülerinde örnek
dersler vermeye gider, sınıfın öğretmeni
tarafından değerlendirilirdik. Böylelikle mesleğe ilk adımı atmış olurduk.
Son sınıfta ise, yoğun bir çalışmayla, araştırmalar yapar,
anketler uygular, mezuniyet tezimizi hazırlar, Sınav komisyonu huzurunda
tezimizi savunurduk.
Son sınıfın en güzel anılarından birisi sınıf
arkadaşlarımız ve öğretmenlerimizle yaptığımız bölge gezisiydi, biz branş
olarak Karadeniz Bölgesini seçmiştik, gezinin finansörü ise Milli Eğitim
Bakanlığı idi. İyi bir öğretmen yurdunu
tanımalıydı....
Mezuniyet gecemiz bir moda defilesini andırır, diplomalarımızı alarak mesleğe ilk adımı
atacağımız bu geceye özenle hazırlanırdık..
Mezuniyet gecesinde diplomalarımızın yanı sıra meslek yaşantımız
boyunca özenle koruyacağımız Atatürk’ün nutku en büyük armağanımız olurdu.
Aile bütünlüğüne çok önem verilen yıllardı, o nedenle
mezuniyetten sonra nişanlı olan arkadaşlarımız yoğun bir düğün telaş ve
heyecanı yaşarlardı, evli olanlar kura 'ya katılmaz, mutlaka eşlerinin görev
yerlerine tayinleri yapılırdı.
Mezun olduktan sonra, kura çekerek atanacağımız yerlere
gideceğimiz zamana kadar, mezun olduğumuz okulun kadrosuna tayin edilir, ilk
maaşlarımızı okulumuzdan alırdık. Tayin olduğumuz okula gittiğimizde ise, maaş
bordrolarımız hazırlanmış olduğundan hiç aksama olmadan maaşlarımız devam
ederdi. Tayin olduğumuz yere gitmek için de uzaklığına göre yolluk da ödenirdi.
Atandığımız yörelere bizden önce atanma haberimiz gider,
saygıyla karşılanırdık ve biz genç öğretmen adaylarına her konuda yardımcı
olunurdu.
Bize yörenin en
uygun evini kiralamamız sağlanır, ilk günler komşular yeni gelen öğretmenlere
sırayla yemek taşırlardı.
Sayılırdık, sevilirdik...
Yeni görev yerimizde, stajyer öğretmen olarak kendimizi ispat etmek zorundaydık, öğretim yılı içindeki eğitim ve kültürel faaliyetlerimize yönelik çalışmalarımız yıl sonunda öğretmenler kurulunda değerlendirilir, görüşler olumlu ise, kurul kararı ve kaymakamın veya valinin görüş ve değerlendirmeleri ile bakanlığa gönderilirdi. Bakanlık tarafından da onaylanınca asil öğretmen olmaya hak kazanırdık.
Mesleki Teknik Eğitim zamanla gelişti ve değişti, KTYÖO, Gazi Üniversitesi Mesleki Bilimler Fakültesi, Kız Enstitüleri Anadolu Kız Meslek Lisesi oldu.
Günümüzde mezuniyetten yıllar sonra hala atama bekleyen, öğrencisi tarafından dövülen, bıçaklanan, bakanlığı tarafından aşağılanan, teröristler tarafından öldürülen, kaçırılan, maddi imkansızlıklar nedeniyle pazarcılık yapan, simit satan öğretmenlerimizle ilgili haberleri okuyarak böyle düşünmekte haklısınız.
HAYIR GERÇEKTİ, AMA YAZIK Kİ HAYAL OLDU !!!
NOT ; İçinden Atatürk adı geçtiği için O'nun Millet mektepleri başöğretmeni olduğu gün olan 24 kasım Öğretmenler Günü belki bu yıl kutlanmayacak.
Yine de öğretmenler gününüz kutlu olsun...
Tarihte medeniyet yolunda, nesillerin önüne çok engeller çıkarılmıştır. Son yıllarda Türkiye 'de eğitimde yaşanan her türlü zorluğa, zorbalığa, çağ dışı uygulamalara rağmen, ilerideki günlerde tıpkı bizler gibi, "Vicdanı ve irfanı hür nesillerin " yine yetişeceğine ve Türkiye'nin çağı yakalayacağına ve üzerine çıkacağına inanıyorum...
Sayılırdık, sevilirdik...
Yeni görev yerimizde, stajyer öğretmen olarak kendimizi ispat etmek zorundaydık, öğretim yılı içindeki eğitim ve kültürel faaliyetlerimize yönelik çalışmalarımız yıl sonunda öğretmenler kurulunda değerlendirilir, görüşler olumlu ise, kurul kararı ve kaymakamın veya valinin görüş ve değerlendirmeleri ile bakanlığa gönderilirdi. Bakanlık tarafından da onaylanınca asil öğretmen olmaya hak kazanırdık.
Mesleki Teknik Eğitim zamanla gelişti ve değişti, KTYÖO, Gazi Üniversitesi Mesleki Bilimler Fakültesi, Kız Enstitüleri Anadolu Kız Meslek Lisesi oldu.
Yazdıklarımı buraya kadar sabır
gösterip okuyabildi iseniz, yaşlı hafızamın beni yanılttığını
düşünebilirsiniz.
Günümüzde mezuniyetten yıllar sonra hala atama bekleyen, öğrencisi tarafından dövülen, bıçaklanan, bakanlığı tarafından aşağılanan, teröristler tarafından öldürülen, kaçırılan, maddi imkansızlıklar nedeniyle pazarcılık yapan, simit satan öğretmenlerimizle ilgili haberleri okuyarak böyle düşünmekte haklısınız.
Ben bile okullarımızın
bahçelerinden çalınan Atatürk ve Zübeyde hanım büstleri, kutlanması yasaklanan
milli bayramlar ve çehresi ve amaçları değişen okulumuzun, kapısına
kamyon dayanıp apar topar Gölbaşı'na sürüldüğü haberlerini okudukça acaba
hatırladığım okul yılları" hayal mi idi " diye düşünmekten kendimi
alamıyorum.
HAYIR GERÇEKTİ, AMA YAZIK Kİ HAYAL OLDU !!!
NOT ; İçinden Atatürk adı geçtiği için O'nun Millet mektepleri başöğretmeni olduğu gün olan 24 kasım Öğretmenler Günü belki bu yıl kutlanmayacak.
Yine de öğretmenler gününüz kutlu olsun...
Tarihte medeniyet yolunda, nesillerin önüne çok engeller çıkarılmıştır. Son yıllarda Türkiye 'de eğitimde yaşanan her türlü zorluğa, zorbalığa, çağ dışı uygulamalara rağmen, ilerideki günlerde tıpkı bizler gibi, "Vicdanı ve irfanı hür nesillerin " yine yetişeceğine ve Türkiye'nin çağı yakalayacağına ve üzerine çıkacağına inanıyorum...
Harika bilgiler yazmışsınız. Elinize ve yüreğinize sağlık
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSaygı ve selamlar uzak ülkeden Nuray Hocam. Beynimizi, gönlümüzü ve kalbimizi de kazıyıp Ata'yı sökecek halleri yok ya. Atatürk bizim yaşam şeklimiz. Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun. Ayşegül Karlar Uzuner Melbourne Australia
YanıtlaSilHocam,öyle duygulandım ki yazınızdan...
YanıtlaSilBen de Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi mezunuyum.Hep okulumuzun nasıl ve ne amaçla kurulduğunu düşünerek gurur duyardım.Sizden o günleri dinlerken yine gurur ama aynı zamanda özlem ve hüzün de duydum.
Ben de geleceğe olan inancını yitirmeyen öğretmenlerdenim.
Emeğinize,gönlünüze sağlık öğretmenim.
Sevgiyle kalın.
Sevgili meslekdaşımıza teşekkürlerimi sevgilerimi iletiyorum. Sanıyorum ara ara o yılları ve okulumuzun kuruluş amaçlarını sık sık hatırlamalı gündemde tutmalıyız.
YanıtlaSilSanırım Beşevler deki binada yaşanan yılları Kız Enstitülerinin yerini Kız Meslek Liselerinin aldığını da paylaşmalıyız.Aynı ruh ve heyecan ile ülkemizin her köşesinde aydın bilincli ve çağımızın ihtiyaçlarına cevap veren gençler yetiştirmeye devam etmeliyiz. Kız çocuklarının kadınların eğitimine aydınlanmasına önem verilmelidir. Mezunlarımızın birçok alanda başarılı girişimci yaratıcı olduğunu görmek kurumlarımızın çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde değişiklikerin yapılarak devam etmesi gerektiğini göstermektedir...
Yazdıklarınızı okuyunca Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda yatılı olarak okuduğum yıllar filim şeridi gibi aklımdan geçti, çok duygulandım, çok iyi bir eğitim aldığımızı, sosyal ve kültürel çalışmalarda gelişimimizi doruk noktasına çıkardıklarının bilinci
YanıtlaSilile yurdumuzun her yerinde hizmet verme arzusu ile genç kızlarımıza ışık olduk.Bizleri eğiten ve fırsatları verenlere teşekkür ederiz...
Okulumuz kapandı, farklı bir okul olarak devam ediyor. Bizim bölümümüz Çocuk gelişimi tamamen yok.
YanıtlaSilOkulumuz bana göre çok özel bir okuldu.Kapatıldığı için son derece üzgünüm.
YanıtlaSilBende 75-76 Mezunuyum Okulumuzu çok güzel anlatmışsınız Teşekkürler Umudumuzu ASLA yitirmeyelim❤️❤️❤️
YanıtlaSilBenim hayatımın aşamalarını anlatıyorsunuz gibi okudum,ellerinize sağlık.Evet asla enseyi karartmamalıyız güzel günleri tırnaklarımızla da olsa geri getireceğiz…..
YanıtlaSilUmudumuzu daima canlı tutmalıyız...okulumuzun çağdaş ve aydınlık öğretmenler yetiştirme felsefesini yaşatmalıyïz...💐💐
SilSağlıklı huzurlu mutlu bir yaşam dili yorum saygıyla ellerinîzden öperim yazdıklarınız büyük bir keyifli okudum. Bizler Atatürk ün bize emanet ettiği bu ülkeyi son nefesimize kadar koruyup yetiştirdiğimiz Atatürkçü gençlere emanet edeceğiz sevgi ve daygılarımla
YanıtlaSilReyhan Koç
Sil